4 Şubat 2025

Tarımda Yenilikler: Güncel Teknoloji Haberleri

Ekonomi, spor, teknoloji ve magazinle bilgiye doyurun; güncel haberlerin nabzını yakalayın!

Suriye’de İşkenceyle Tutuklanan Şagri’nin Anıları

Abdulrahman Ali el Şagri, Suriye'deki işkence dolu hapishane deneyimlerini anlattı.

ÖMER KOPARAN/ZEYNEP KATRE ORAN – Suriye’de 2014 yılında haksız yere tutuklanarak cezaevine gönderilen ve Esed rejiminin devrilmesiyle özgürlüğüne kavuşan Abdulrahman Ali el Şagri, alıkonulduğu süre boyunca işkenceye maruz kaldığını belirterek, “Bu hapishanelerde kalmak, ölümü beklemekten farksızdı.” dedi.

Suriye’de on binlerce kişi, 2011’de iç savaşın patlak vermesinden rejimin devrildiği 8 Aralık 2024 tarihine kadar rejim güçleri tarafından kaçırıldı ve götürüldükleri cezaevlerinde sistematik şekilde öldürüldü.

Otoritesini pekiştirebilmek için korku ve şiddet yollarıyla halkı bastıran rejimin çöküşüyle açığa çıkan kanıtlar ve mağdur ifadeleri, bu hapishanelerdeki insanlık dışı muameleyi gözler önüne serdi.

Esed rejiminin mağdurlarından Abdulrahman Ali el Şagri, kendisinden zorla alınan “itiraf” sonucu yıllarca tutulduğu cezaevlerinde maruz kaldığı işkencenin boyutlarını AA muhabiriyle paylaştı.

“Tutuklanmam tamamen keyfi bir olaydı”

Başkent Şam’da ikamet eden ve aslen Tartus kentinin Banyas ilçesinden olan Şagri, devrik rejim güçleri tarafından 12 Ocak 2014’te henüz lise öğrencisiyken kardeşi Abdullah ile tutuklandığını aktardı.

Rejimin Güvenlik Biriminden olduklarını söyleyen yetkililerin “soru sorma” bahanesiyle gecenin bir yarısı evine geldiğini dile getiren Şagri, kapıyı açtığı gibi rejim yetkililerinin kardeşiyle kendisine yere yatmaları için bağırdığını ve gözlerini bağladığını ifade etti.

Şagri, “Tutuklanmam tamamen keyfi bir olaydı. Nedensiz yere kardeşim Abdullah’la beni alıp götürdüler. Bize bir şey olmayacağını, sadece birkaç soru soracaklarını söylediler.” diye konuştu.

Alıkonulmalarının ardından kardeşi Abdullah’ın “yargılanmak” üzere farklı bir birime götürüldüğünü aktaran Şagri, kardeşinin ifadesinin ardından Sednaya Hapishanesi’ne sevk edildiğini ve orada öldüğünü kaydetti.

Şagri, 2013 yılında alıkonulan en büyük kardeşi Hudhayfa’nın da işkence sonucu hayatını kaybettiğini, Sednaya’da tutulan bir diğer erkek kardeşi Ubade’nin de 2015’te öldüğünü anlattı.

İşkence yoluyla zorla alınan ve gerçeği yansıtmayan “itiraflar”

Şagri, gözaltına alındıktan sonra ilk olarak 40. Şube’ye götürüldüğünü, burada yaklaşık 1 saat tutulduktan sonra başkentin güneyindeki el-Hatib Şubesi’ne sevk edildiğini belirtti.

Günler süren işkenceler sonrası kendisinden “silah taşıdığına” dair zorla ve gerçek dışı bir itiraf alındığını vurgulayan Şagri, şöyle devam etti:

“Bana yöneltilen suçlamaları kabul etmemi söylediler, ama ben hiçbir şey yapmamıştım. O sırada lise bitirme sınavlarına hazırlanan bir öğrenciydim. Onlar, ‘Silah taşıdığını itiraf etmelisin’ diyerek bana baskı yapmayı sürdürdüler. 45 gün boyunca işkenceye maruz kaldım. Silahlı olduğumu ve gösterilere katıldığımı kabul etmem için zorlandım.”

Şagri, gösterilerde “orduya ateş açmak ve terör eylemlerinde bulunmakla” da itham edildiğine değindi.

Tekrar aynı işkencelere maruz kalmak istemediği için kendisine yöneltilen asılsız suçlamaları kabul etmek durumunda kaldığını aktaran Şagri, “İnsanlar korkudan yapmadıkları şeyleri itiraf ediyorlardı, çünkü itiraf etmezlerse her gün işkence görüp en sonunda öldürüleceklerini biliyorlardı.” şeklinde konuştu.

İşkencelerin dozu kademeli olarak artıyordu

Cezaevinde maruz kaldığı işkenceden, açlıktan ve temel ihtiyaçlardan mahrum bırakıldığı anlardan bahseden Şagri, “Bu hapishanelerde kalmak, ölümü beklemekten farksızdı.” ifadelerini kullandı.

Şagri, burada alıkonulanların çoğunun isimlerindense hapishane yetkililerince kendilerine verilen numaralarla anıldığının, bu yöntemle de tutsakların yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da sindirilmesinin hedeflendiğinin altını çizdi.

Hapishanedeki koşulların oldukça zorlu olduğuna değinen Şagri, onlarca kişiyle aynı anda oldukça küçük hücrelerde kalmaya zorlandığını, hareket alanlarının kısıtlı olduğunu ve tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için kendilerine çok kısa zaman tanındığını söyledi.

Şagri, “Sabah 2’den 5’e kadar uyumaya izin verilirdi. Gözlerimizi duvardan ayırmamız yasaktı. Gardiyanı görmek, yemekle alakalı konuşmak hatta yanındaki kişiyle konuşmak dahi yasaktı.” dedi.

Su ve gıda gibi temel ihtiyaçlardan genellikle mahrum bırakıldıklarına, temin edilenin de yeterli olmadığına işaret eden Şagri, “Öğlen 1 ve gece yarısı olmak üzere günde sadece 2 kez yemek verilirdi. Bize verilen bu az miktardaki yemeği 70-80 kişi paylaşmak zorundaydık.” diye konuştu.

Şagri, hem kendi tecrübelerinden hem de hücrede beraber kaldığı arkadaşlarından duyduklarından yola çıkarak, rejim güçlerinin, işkence uygularken farklı yöntemlere başvurduğunu söyledi.

İşkencenin dozunun kademeli olarak arttığını aktaran Şagri, “İlk gün korkutma, ikinci gün dövme, üçüncü gün asılma, dördüncü gün elektrik verme. Sorguyu yapanlar genellikle sırayla işkence yapıyordu ve her birinin farklı bir yöntemde uzmanlığı vardı. O kadar işkencenin sonunda insan dayanamayacak hale geliyordu.” şeklinde konuştu.

Şagri, “İşkenceler genellikle akşam ezanından sonra başlıyor ve gece yarısına kadar sürüyordu. Sonra akşam yemeği vakti geliyordu. ya yemeğe götürülüyordun ya da götürülmüyordun. Bu tamamen onların insafına kalmıştı.” ifadelerini kullandı.

“Hapisten onurlu ve başımız dik bir şekilde çıktık”

Rejimin devrilmesiyle özgürlüğüne kavuştuğu anları anlatan Şagri, Kasım 2024 sonunda Esed güçlerine karşı başlatılan saldırıların rejim karşıtı grupların lehine seyretmesi sonucu hapishanedeki rejim askerleri ve yetkililerin kaçtığını belirtti.

Şagri, bir sabah hapishaneye giren grupların kendilerine özgür olduklarını ve eve gidebileceklerini söylediğini ifade ederek, “O gün bizim için bir rüyanın gerçekleştiği gündü. Allah’a şükür, herkes hapishaneden çıktı ve ailesine kavuştu.” dedi.

Hapishanede yitip giden yılları karşısında üzüntüsünü saklayamayan Şagri, devrik rejimin, “kendisine bir gençlik borçlu olduğunu” vurguladı.

Şagri, “Biz hiçbir suç işlemedik. Hiç kimsenin hakkını yemedik. Ne kargaşa zamanında ne de başka bir dönemde kimseye zarar vermedik. Allah’a şükür, hapisten onurlu ve başımız dik bir şekilde çıktık.” diye konuştu.

Serbest bırakıldıktan sonra şahit olduğu yıkım karşısında gözlerine inanamadığını dile getiren Şagri, “Rejim her yeri mahvetmiş. Tek bir sokak, tek bir ev bile zarar görmeden kalmamıştı. Ama inşallah bu ülke bir gün toparlanır, işler düzelir ve hayatımıza yeniden devam edebiliriz.” şeklinde konuştu.